Vampir olmanın dayanılmaz 'mızmızlığı'!

Taa üniversitede okumuştum. 90'lı yılların başıydı ve Remzi Kitabevi Murathan Mungan'ın seçkisiyle Çilek Serisini piyasa sürmüştü. Hala en sevdiğim kitaplar bu seridendir; Yetenekli Bay Ripley (Patricia Highsmith), Genç Kızlar Labirentinin Esrarı (Eduardo Mendoza), Kent Masalları (Armistead Maupin), Kılavuz (Bilge Karasu) ve daha niceleri... Hemen hepsini evirir çevirir, tekrar tekrar okur, her seferinde de acaip keyif alırım.

Vampirle Konuşma, Vampirlerin Divası Anne Rice'ın vampir serisinin ilki. Filmi de çekildiği için hikayeyi biliyorsunuzdur. Ama filmde görmediğiniz bölümler, kitabı daha da okunur kılıyor.
Açıkçası filmi beğenmiş, ama fazlasıyla eksik bulmuştum. Düşünsenize filmde 11 yaşında olan Claudia karakteri, kitapta aslında 5 yaşında ve o yaşta vampir olup 100 yıla yakın bir süre küçücük bedene sıkışıp kalmanın sancılarını okumak başka bir şey.

Her neyse... Asıl bahsedeceğim konu, ne kitaptan filme yansımayan bölümler ne de başlığa yazdığım gibi baş karakterin roman boyunca vampirliğiyle ilgili 'mızıklamaları'. Bunlar başka bir yazının konusu olabileceklerse de şimdilik es geçip çevirinin gücünden bahsetmek istiyorum. Vampirle Konuşma'yı okuduktan sonra devam kitaplarını da okudum; Lanetli Kraliçe'den en son okuduğum Pandora'ya kadar. Açıkçası Anne Rice'ı orijinalinden okumadım, ama Çilek Serisinden çıkan bu kitabın çevirmenin gerçekten iyi bir iş çıkardığını düşünüyorum. Diğer kitapların çevirileri insanın içini bayarken, bu kitapta çevirmen Roza Hakmen'in maharetiyle hikaye su gibi akıp gidiyor. Baş karakter Louise'in vampirlik mızıklamalarını, homoerotik yaşamın metaforlarını (ki bu başlı başına başka bir yazının konusu), filmden eksik kalan bölümlerini okumak isterseniz Vampirle Konuşma'yı mutlaka okuyun. Tavsiye :)

Yorumlar