GERÇEKTEN DE MUHTEŞEM BİR YÜZYIL

Kanuni Sultan Süleyman, Mimar Sinan, Barbaros Hayrettin Paşa, Piri Reis, Hürrem... Bunların hepsi 1500'lü yıllara damgasını vuran tarihi şahsiyetler. İnsan hayretler içinde kalıyor değil mi? Sanki hepsi tarihi değiştirmek için bir araya gelmiş ya da dünya üzerindeki değişim onları yaratmış, bilinmez... Kanuni tahta 30 Eylül 1520'de geçti; ama sadece o değildi tahta geçen. Dünyada da büyük bir değişim söz konusuydu: Alman imparatoru Carlos I, İsveç kralı Christian II de aynı tarihlerde taçlarını takıyorlardı. Magellan pasifiği geçmek üzere yola çıkıyor, Martin Luther papalığa karşı çıkıyor, özetle dünyada da çok önemli şahsiyetler sahneye çıkıyor. Yıldızlar ve gezegenler o dönemde hangi konumdaydı, hangi burcun çağı yaşanıyordu bilmiyorum, ama parlak bir dönem olduğu kesin.

Hayat tesadüflerle dolu. Bildiğiniz üzere Artemis için kitap çeviriyorum ve dizi henüz başlamamıştı ki farklı bir konu için Moskof Cariye Hürrem çıktı karşıma. Yazarı Demet Altınyeleklioğlu. Haliyle Artemis Yayınları'ndan çıkmış. Aslında Hanedan Kadınları adlı bir seri bu ve Cariyenin Kızı Mihrimah ikinci kitap. Bildiğim kadarıyla üçüncü kitap Nurbanu olacak.


Aslına bakarsanız ta ilkokuldan beri tarihle aram pek iyi değildir; sıkıcı bulurum. Okuduğum sayısız kitap arasında tarihi romanlar sayılıdır; en hoşuma gidenlerden bazıları Hitler'in Psikopatolojisi (Walter C. Lang), Bizans'ın Gizli Tarihi (Prokopius), İstanbul Entrikaları (Barry Rubin)... Yani tarihte kimin ne yaptığından ziyade, ne gerekçeyle ve nasıl bir ruh haliyle yaptığı çok daha fazla ilgimi çekiyor.

İşte Hürrem de tarihe damgasını vuran ilginç bir şahsiyet olarak ilgiyle okuduğum tarihi romanlardan biri oldu. Altınyeleklioğlu birçok kaynak araştırması yapmış ama "Hürrem'in hayatında kayıt altına alınmamış boşluklardan ilham aldım" diyor. O boşlukları da ancak insanı anlayarak doldurabiliriz sanıyorum.

Hürrem, Alexandra adıyla hareme ilk getirildiğinde Osmanlı'ya nefret dolu. Gerçi ailesinin katlinde Osmanlı'nın suçu yok, o yüzden nefreti bütün dünyaya yönelik. Oysa dikbaşlılığı ve güzelliğiyle, biraz da küçük yaşta olması nedeniyle etrafından duydukları onun gözünü tahta dikmesine neden oluyor. Harem sultanın annesinin de yaşadığı kadın evi sarayda; sultanın ailesindeki kadınlar, hizmetçiler ve dünyanın çeşitli yerlerinden hediye olarak gelen köle kızlar selamlıktan ayrı yaşıyorlar. İhtiraslı ve zeki bir kadın için tek kurtuluş durumu kabullenip sultanın gözdesi olmak; Hürrem de aynen bunu yapıyor. Kendisini göstererek Süleyman'ın gözüne giriyor; entrikaları ve oyunlarıyla önceki gözdeyi Sultana oğul verdiği halde gözden düşürüyor. Ardından Süleyman'a 5 çocuk veriyor. Süleyman da ona hayatının en büyük aşkını duyuyor; yaşlandıklarında bile gözünü ondan alamıyor. Zaten Hürrem adını da o koyuyor; güneş gibi gülen manasında.

Muhteşem Yüzyıl dizisi, adının hakkını vererek o yüzyılın diğer önemli şahsiyetlere de yer verir mi bilemem, ama en azından dizinin en önemli şahsiyeti Hürrem'le ilgili farklı bir bakış açısı edinmek isterseniz, okuyun bu kitabı. Hem neme lazım, bakarsınız neo-padişahımız birden diziyi yayından kaldırıvermiş, hevesiniz kursağınızda kalır vallahi... :)

Yorumlar

  1. Çok sade ve keyifli bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  2. benim adamım barbaros. bakalım o ne zaman çıkacak? gerçi onun sarayla marayla pek işi olmamış, o yüzden dizide fazla yer bulamayabilir ama kendisine ve dehasına saygım sonsuz.

    YanıtlaSil
  3. Barbaros Hayrettin Paşa, Cezayir’den İstanbul’a geldi ve Kanunî’ye bağlılığını bildirdi. Kanunî tarafından kendisine kaptan-ı deryalık görevi verildi (27 Ekim 1533) / yani Kanuni tahta geçtikten 13 yıl sonra görev alıyor.

    YanıtlaSil
  4. yani dizide yer alacaksa bile daha çok var :(

    YanıtlaSil

Yorum Gönder