HER AŞKIN BİR SONU VAR YA DA LETHE

MEKONG BOTUYLA SIEM REAP'A GİTMEK İSTEYENLERİN BİLMESİ GEREKEN 10 ŞEY

Phnom Penh, gerçekten kalbini bırakabileceğin türden bir yer. Şehir hayatını kavradıkça daha çok seviyor insan. Ama her aşkın bir döngüsü olduğu gibi benim de bu aşkı bitirip, Phnom Penh'den Siem Reap'a doğru yola çıkma zamanım geldi. Uçak pahalı olacağı için iki seçenek var: otobüs ya da Mekong nehri üzerinden 7 saatlik bot yolculuğu. Tabii ki ikincisini seçtim. Başlayalım.

1. ABV REKLAMCILIK

Cadde üstündeki acentaya girip bilgi aldığımda nehir yolculuğunun 35 dolar olduğunu öğrendim. Otobüs 10 dolar falan. Kadın broşürleri gösterdi, rahat mı diye sordum, "35 dolar ödüyorsun, tabii ki rahat" fırçası yedim, neyse ney deyip kararımı verdim. Her sabah 7.30'da kordonun sonundaki iskeleden kalkıyor. 7'de orada olmak gerektiğinden gece margaritamdan feragat edip erkenden yattım. 6'da uyanıp kahvaltı edecek yer bulamamak fena koydu, ama sonunda sokaktaki tezgahtan iki kızarmış yumurta alıp o işi hallettim. Ne var ki iskeleye gelip o dik yokuşu indiğimde karşılaştığım botun, reklamcılık marifeti o broşürdekilerle ilgisi alakası yoktu. Bir tüp düşünün, içerisi sıkış tepiş. Benim koltuk numaram 55, ama bir Çinli oturuyor, sonra anlaşılıyor ki onun koltuk nosu 54, hemen benimkinin yanı, ama oradaki koltuk uçmuş gitmiş :) Neyse, mutlaka öncesinden gidip botu görün. Tabii sabahın köründe kalkabilirseniz.



2. BOT ÜSTÜ YOLCULUK

Tabii biz mızıl mızıl turistler yandaki ufak pencereden botun çatısına çıktık. Allah'tan hava kapalıydı, güneşli olsaydı ne yapardım bilmiyorum. Bot kararı verirseniz, yanınıza bol bol güneş kremi, şapka, uzun kollu ince kıyafetler, su, yiyecek, mümkünse küçük bir yastık almayı unutmayın. Ha tabii bir de kamera. Çünkü nefis bir macera sizi bekliyor.



3. MEKONG

Yola çıktığımızda aklıma Lethe nehri geldi: Unutuşun Nehri. Belki anayurdumda yaralanan psikolojime bu nehir yolculuğu iyi gelecekti. Ama biz Mekong Nehri üzerindeyiz. Kamboçya'da dört büyük kol ve zilyon dere vs. ile ilerliyor. Bir ucu Vietnam, diğer ucu Kamboçya'nın güneyi. Yol boyunca fark edeceğiniz üzere çamurlu bir nehir. Kum sarısı akıyor her yerde. Kıyıda bir sürü köy var. Hepsi barakadan ibaret. Kimi sandalıyla balık tutuyor, kimi kıyıda bizim geçmemizi beklermişçesine el sallıyor. Çocuklara, kadınlara, gülümseyerek bazen iki kolunu birden havaya kaldırarak bizi selamlayanlara mutlulukla el sallıyoruz.




4. SU SU HER YER SU

İlk çevirdiğim roman Geoff Dyer'dan İçimdeki Yağmur. Yazar, bir bölümde bu yolculuğu anlatıyordu ve bir yerinde ünlü "Su, su, her yer su / Yok içmeye bir tek damla su" dizesini alıntılamıştı. Bir ara sıkış tepiş bot tepesinde fetüs pozisyonuna girip uyuyakalmışım. Uyandığımda yazarı çok iyi anladım. Dört bir yanınızın uçsuz bucaksız kum sarısı sularla kaplı olduğunu düşünün. Ne bir tekne var, ne bir yaşam belirtisi. İnanılmaz bir görüntü.




5. SONUNDA SIEM REAP?

Siem Reap'a yaklaştığımızda kılavuz teknelerden birine bağlanıyoruz, çünkü sığ ve daha dar bir koldan gidiliyor. Yanımızdan artık onlarca tekne geçiyor. Çünkü hemen nehrin girişindeki yüzen köyü görmeye gidiyorlar. Suyun üzerine kurulmuş onlarca baraka. Nefis bir görüntü. Teknedekiler el sallıyor, biz de el sallıyoruz. Yaşasın "Happy Cambodia" :)





6. SIEM REAP LİMANI DEĞİL, İSKELESİ DEĞİL... KIYISI DEMEK LAZIM SANIRIM

Şehirden 10 dakika uzaklıktayız. Bot kıyıya yaklaşıyor. Kıyı dediğim, çamurlu bir yokuş. Tepede tuktuklar dizilmiş. Çantaları yüklenip incecik bir kalas üzerinden akrobatlar gibi kıyıya inmek zorundasınız. İndiğinizde küçük oğlan çocukları alkış tutuyor.



7. TUKTUK MESELESİ

Uzakdoğuda başka bir kafa yaşanıyor. Bota binmeden önce biletçi, indiğimde tuktuk isteyip istemediğimi sordu. Kaç para olduğunda 8 dolar dedi. Ben de nasıl olsa inince daha ucuzunu bulurum diye (Türk kafası) reddettim. Siem Reap'a indiğimizde öğrendim ki şehre tuktuk 10 dolar. Hay bin khmer. Bir süre isyan çıkardım, fiyata isyan eden Rus direnişçilere katıldım, hatta bir kısmını tuktuktan inmeye yüreklendirdim ve bazıları gerçekten de indiler. Ama sonuçta tuktukla 10 dakika süren yol, sırtında yükle bitmek bilmez mantığından yola çıkarak yelkenlerimi indirdim. Sonra bir baktım, daha tekneden ilk indiğimde öneride bulunan tuktukçu gülerek bana doğru geliyor. Araçta tek bir yer kalmış, bir Çinli çift ve bir Budist rahibi diğer yerlere oturmuş. İnadım inat, 10 dolar için yine mırın kırın ettiğimde neyse ki 8 dolara anlaştık ve tuktukçu mutlu, ben mutlu, bütün Kamboçya mutlu yola koyulduk. Yanisi bota binmeden önce tuktuk önerirlerse kabul edin, benim gibi gereksiz maceralara atılmayın :)



8. SIEM REAP NEREDE?

Tabii bir de otel derdi var, ama tuktukla geçtiğimiz yerler öylesine ilkel ki otel hak getire. Sonra şehrin ortasından geçen derelerden büyük olanının yanı sıra yol alırken, bütün aplikasyonlardan otel bakmaya başladım. Gelmeden önce araştırmadım, çünkü nasılsa merkeze gittiğimde bir şey bulurum diye düşünmüştüm. Ama tuktukçu şehir merkezinde olduğumuza yeminler ediyordu. Sağolsun Budist rahip beni yanına alıkoymak istedi. Neyse ki onların kalacağı otelde kredi kartı sorunu olduğundan kendimi tuktukçunun insafına bıraktım. Birkaç denemeden sonra sanayi mahallesi gibi bir yerde 20 dolara otel bulunca artık kaderime boyun eğdim. Chompei Khmer oteli, Siem Reap üssüm olacaktı.



9. SÜRPRİZLERE HAZIR OLUN

Odamı gördüğümdeki şaşkınlığım şehirdeki sürprizlerin ilki oldu. Tertemiz çarşaflar, geniş bir oda, yine geniş bir banyo, klima... Oh be dedim. Ama sonradan anlaşıldı ki Siem Reap, nefis sürprizlerle dolu bir şehir. O yüzden ilk geldiğinizde benim gibi burun kıvırmanıza gerek yok. Phnom Penh aşkım anında Siem Reap aşkına dönüştü. Eh, belki unutuşun nehri Lethe gibi Mekong'dur eski aşkımı unutturan. Kim bilir?



10. DERENİN İKİ YAKASI

Büyük olan derenin bir tarafı daha geleneksel, bir tarafı daha modern. Zaten şehir bu derenin iki yanında gelişmiş gibi görünüyor. Ama her iki tarafta da gelenekselle modern iç içe geçmiş. Zaten işin sürprizi burada; yerel berberlerin olduğu bir sokakta bir bakıyorsunuz iki berberin arasında nefis dekore edilmiş bir fransız restoranı var. Ya da bildik uzakdoğu çarşısında bir anda karşınıza belki New York'ta falan görebileceğiniz harika bir Japon restoranı. Ya da ara bir sokakta, evlerin arasında, son derece şık bir böcek restoranı. Cafeler, dükkanlar... Özellikle de Spa Oteller; aplikasyonlardan otel ararken 3bin dolarları görünce şaşırmıştım, meğer bir sebebi varmış. Demem o ki hemen iki yanı devasa ağaçlarla dolu yemyeşil dere kenarında bir yürüyüş yapın, Siem Reap'ı keşfe çıkın.



Siem Reap aşkımı, bir sonraki yazımda anlatırım. Yarın sabah otobüsle sınırdan Bangkok'a, umarım yeni aşklara geçeceğim. Anlarsınız ya unutmak için bana mitolojik nehirler falan gerekmiyor. Güzel olan her şeye aşık olabiliyorum ve belki de hayattaki en büyük sorunum bu. Yine de bu yanımı seviyorum. En büyük sorunum bu olsun ;)

Sus-dey, yani iyi günler ;)






Yorumlar